Tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, İngiltere merkezli Financial Times gazetesine yazdığı makaleyle gündeme bomba gibi düştü. İmamoğlu, hem yaşadığı süreci anlattı hem de Türkiye'nin geleceğine dair çarpıcı mesajlar verdi. İmamoğlu, tutuklanmasının iktidar için bir zafer değil, halk nezdinde bir uyanışın tetikleyicisi olduğunu vurguladı.
İmamoğlu'nun Financial Times'taki Yazısı
İmamoğlu'nun Financial Times için kaleme aldığı yazı, Türkiye'nin jeopolitik konumundan başlayarak, Recep Tayyip Erdoğan'ın 22 yıllık iktidarının ülkeyi nasıl bir dönüşüme soktuğuna dikkat çekiyor. Demokratik kurumların aşındırıldığını, muhalefetin kriminalize edildiğini ve yargının silah olarak kullanıldığını belirten İmamoğlu, bu durumun ekonomik krizi derinleştirdiğini ve halkın umutsuzluğunu artırdığını ifade ediyor.
2019'da İstanbul Belediye Başkanı olduğundan beri bir alternatif arayışı içinde olduğunu vurgulayan İmamoğlu, Erdoğan'ın otoriter popülizminin aksine, insan onuruna, pratik çözümlere ve kamu güvenine dayanan bir sivil model olan "kalkınmacı insan-izm"i tanıttıklarını belirtiyor. Bu vizyonun, 2024 yılında İstanbul'un 16 milyon sakinine üçüncü kez belediye başkanı seçildiğinde teyit edildiğini söylüyor. İmamoğlu, zaferlerinin Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) ulusal çapta elde ettiği kapsamlı başarının bir parçası olduğunu ve mesajın açık olduğunu vurguluyor: Türkiye halkı değişime hazır.
İmamoğlu'nun yazısında dikkat çeken diğer noktalar ise şöyle:
- Hükümetin baskılarını artırması
- Yönetimlerinin soruşturmalarla ve belediye hizmetlerini engelleme tehditleriyle doldurulması
- Üniversite diplomasının keyfi bir şekilde iptal edilmesi
- Adaylığının resmen onaylanmasından dört gün önce evinin polisler tarafından kuşatılması
- Yakın danışmanları ve belediye çalışma arkadaşları dahil 100'den fazla kişinin gözaltına alınması
Siyasi Bir Mahkum Muyum?
İmamoğlu, bu satırları birçok seçilmiş yetkili, akademisyen, gazeteci ve aktivistin de tutulduğu Silivri Cezaevi'ndeki bir hücreden yazdığını belirtiyor. Hakkında verilmiş bir mahkumiyet kararı olmadığını ve siyasi bir mahkum olduğunu vurguluyor. İmamoğlu, "Beni parmaklıklar ardına yerleştirmek Erdoğan için bir zafer değildir. Aksine, bir uyanışı tetikledi." diyor.
Sokaklara ilk dökülenlerin öğrenciler olduğunu, Erdoğan'ın patronaj ağlarına bağlı medya ve işletmelere karşı boykotlar başlatan ve tabanda mitingler düzenleyen yüz binlerce kişinin katıldığını belirtiyor. CHP'nin kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak göstermek için yaptığı açık önseçime 15 milyondan fazla yurttaşın katıldığını ve bunun demokratik gelecekleri için kolektif bir tavır olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'nin Geleceği ve Uluslararası İlişkiler
Türkiye'nin istikrarının hiçbir zaman sadece kendi vatandaşları için önemli olmadığını vurgulayan İmamoğlu, NATO'nun ikinci büyük ordusu, Avrupa Konseyi'nin imzacısı ve AB üyeliği için uzun süredir aday olan bir ülke olarak, siyasi yönelimlerinin Avrupa'nın, transatlantik ittifakın ve daha geniş anlamda Orta Doğu ve Kafkasya bölgesinin güvenliği için merkezi bir öneme sahip olduğunu belirtiyor. Ukrayna'daki savaşın, bu jeopolitik yay boyunca stratejik eşgüdümün ne kadar acil bir ihtiyaç olduğunu gösterdiğini, Suriye'deki gelişmelerin ve Gazze'de devam eden trajedinin, istikrarsızlığın ne kadar hızlı bir şekilde sınır ötesine yayılabileceğini vurguluyor. Bu alanların her birinde demokratik ve laik bir Türkiye'nin sadece yardımcı değil, aynı zamanda elzem olduğunu ifade ediyor.
AB'nin artan meydan okumalara karşı kendini güçlendirmeye çalışırken demokratik bir Türkiye'nin varlığının vazgeçilmez olduğunu belirten İmamoğlu, gençlerini susturan, muhalefeti ezen ve korkuyla yöneten bir rejimin sadece bölgesel istikrarsızlığı derinleştireceğini söylüyor. Küresel tedarik zincirleri yeniden şekillenirken, coğrafyalarının ve sanayi tabanlarının kendilerini doğal bir ortak haline getirdiğini, ancak bu potansiyelin ancak ülkenin güvenilir, şeffaf ve kurallara dayalı ekonomi politikalarıyla yönetilmesi halinde hayata geçirilebileceğini, aksi takdirde yatırımcı güveninin kaybolacağını ve sermayenin başka yerlere akacağını ifade ediyor.
Türk halkının iki yüzyılı aşkın bir süredir anayasacılık, sivil temsil ve adalet için mücadele ederek otoriterliğin Türkiye'nin doğal durumu olduğu efsanesini çürüttüğünü belirten İmamoğlu, dünyanın dört bir yanında demokratik dayanışmanın ortak geleceklerini inşa etmek için artık elzem olduğunu vurguluyor. Küresel demokratik gerileme dalgasının Türkiye'de başlamış olabileceğini, ancak geri püskürtmenin de burada başlayacağına inandığını söyleyerek sözlerini tamamlıyor.
Ekrem İmamoğlu'nun Financial Times'ta yayınlanan bu çarpıcı makalesi, Türkiye'nin iç ve dış politikası, demokrasi mücadelesi ve geleceği hakkında önemli mesajlar içeriyor. İmamoğlu'nun tutuklanması ve sonrasında yaşananlar, Türkiye'de siyasi arenanın ne kadar çalkantılı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu gelişmelerin Türkiye'nin geleceği üzerindeki etkileri ise merakla bekleniyor.