Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın Kanal İstanbul projesi kapsamında hazırladığı yeni imar planı, tartışmaları alevlendirdi. Arnavutköy'deki Sazlıbosna Barajı'nın yanı başındaki 2,5 milyon metrekarelik tarım arazisi, konut yapımına uygun hale getirildi. Bu karar, bölgede büyük bir rant beklentisi yaratırken, çevreciler ve uzmanlar kararın olası sonuçlarına dikkat çekiyor.

Yeni İmar Planı Neler Getiriyor?

Yeni imar planı, Sazlıbosna Barajı'nın hemen yanındaki devasa alanı yapılaşmaya açarak, bölgedeki dengeleri değiştirecek gibi görünüyor. Alanın TOKİ'nin "250 Bin Sosyal Konut Projesi" kapsamında değerlendirileceği belirtiliyor. Bu durum, bölgede konut ihtiyacının karşılanması açısından olumlu olarak değerlendirilebilirken, tarım arazilerinin yok olması ve çevresel etkiler konusundaki endişeler de artıyor.

• 2,5 milyon metrekarelik alan imara açıldı.
• Alan, TOKİ'nin sosyal konut projesi kapsamında değerlendirilecek.
• Bölgede yeni bir şehirleşme alanı oluşturulacak.

Sazlıbosna Barajı'nın Geleceği Ne Olacak?

Kanal İstanbul projesi başından beri Sazlıbosna Barajı'nın geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyordu. Yeni imar planıyla birlikte, barajın çevresindeki yapılaşmanın artması, su kaynakları üzerindeki baskıyı daha da artırabilir. Uzmanlar, barajın su kalitesinin korunması ve çevresel dengenin sağlanması için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.

Bölgedeki Arazi Durumu

İmar planı raporunda, yapılaşmaya açılan alanın "İstanbul Yenişehir (Avrupa Yakası) Rezerv Yapı Alanı (Kanal İstanbul Projesi) 3. Etabına ilişkin İmar planları sınırları içerisinde" yer aldığı belirtiliyor. Arazinin yüzde 18'inin özel mülkiyet olduğu ifade edilirken, mevcut durumda alanda herhangi bir yapılaşma olmadığı, tarım, orman veya mera alanının bulunmadığı belirtiliyor. Bu durum, arazinin daha önce tarım amaçlı kullanılmadığı ve dolayısıyla yapılaşmaya açılmasının çevresel etkilerinin sınırlı olabileceği şeklinde yorumlanabilir.

Kanal İstanbul güzergahında 2,5 milyon metrekarelik alanın imara açılması, bölgede yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Ancak bu kararın çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri dikkatle değerlendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde, kısa vadeli rant beklentileri, uzun vadede telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabilir.