Medya Baskısı Artıyor! İktidarın %95 Gücü Yetmiyor Mu?
Gündem

Medya Baskısı Artıyor! İktidarın %95 Gücü Yetmiyor Mu?


28 October 20255 dk okuma60 görüntülenmeSon güncelleme: 06 December 2025

DİSK Basın İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, Tele1'e kayyım atanması ve gazetecilere yönelik artan baskıları sert bir dille eleştirdi. Dedeoğlu, iktidarın elindeki büyük medya gücüne rağmen muhalif basını susturma çabasının altında yatan nedenleri açıkladı. Basına yönelik bu sansür ve baskıların, Kürt sorununun çözümü ve barış sürecine yönelik tartışmaların sürdüğü bir dönemde artması dikkat çekiyor.

Kayyım Atamaları ve Gazetecilere Baskı: Neler Oluyor?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü "casusluk" soruşturması kapsamında Tele1'e kayyım atanması, medya dünyasında büyük yankı uyandırdı. Aynı günlerde, Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüyle ilgili haber yapan gazetecilere de sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek soruşturma açılması, basın özgürlüğüne yönelik kaygıları artırdı. Dedeoğlu, Tele1'in sahibi Merdan Yanardağ'a yöneltilen "etki ajanlığı" suçlamasının henüz yürürlüğe girmemiş bir yasa üzerinden yapılmasına dikkat çekti. Dedeoğlu, "İfadesi alınmamış, mahkemeye çıkarılmamış ama kişinin kendi kuruluşu olan televizyona kayyım atanıyor," diyerek bu duruma tepki gösterdi.

Kayyım uygulamalarının gazetecilerin örgütlenme haklarını ortadan kaldırdığını vurgulayan Dedeoğlu, bu tür uygulamaların çalışanların hem örgütlenme özgürlüklerini kısıtladığını hem de çalışma haklarını azalttığını belirtti. Türkiye'de ifade özgürlüğüne ve özgür basına karşı yoğun baskının nedenini, "zar zor ayakta duran bir iktidar var" sözleriyle açıklayan Dedeoğlu, iktidarın ayakta kalması için medyanın kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyor.

İktidarın Medya Gücü ve Halkın Algısı

Dedeoğlu, iktidarın medyanın yüzde 95’ini ele geçirdiği halde muhalif kanalları da kontrol altında tutmak istemesini şu sözlerle açıklıyor: "İktidar, medyanın yüzde 95’ini ele geçirdiği halde yetmiyor. Geri kalanların, Sözcü TV, İlke TV, TELE1, Halk TV gibi kanalların da kontrolü altında olmasını istiyor. Çünkü çok iyi biliyor ki sahip olduğu yüzde 95’lik medyayı halkın yüzde 5’i seyrediyor. Geri kalan halk inandırıcı olan ya da kendilerine göre inandığı o kanalları seyretmeye başlıyor."

Bu durum, iktidarın medya üzerindeki baskısının sadece kontrol amaçlı olmadığını, aynı zamanda halkın algısını yönetme çabası olduğunu da gösteriyor. Halkın farklı kaynaklardan bilgi alma özgürlüğünü kısıtlayarak, kendi istediği yönde bir kamuoyu oluşturmayı hedefliyor.

Gazetecilerin Mücadelesi ve Gelecek Beklentileri

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) verilerine göre, şu an itibarıyla 27 gazetecinin cezaevinde olduğu belirtiliyor. DFG'nin raporları, gazetecilere yönelik gözaltı, tutuklama ve soruşturmaların artarak devam ettiğini gösteriyor. Ancak Dedeoğlu, özgür basının bu baskılara rağmen mücadelesini sürdürdüğünü vurguluyor. Gazetecilerin cezaevinde kalsalar, tutuklansalar ya da yargılansalar dahi mesleklerini sürdürmeye çalıştıklarını ifade ediyor.

Dedeoğlu, gazetecilerin yaptıkları haberler sayesinde pek çok olayın ortaya çıktığına dikkat çekerek, siyasi iktidarın baskıları ne kadar artarsa artsın gazetecilerin yılmayacağını ve örgütlenmeye devam edeceğini belirtiyor. Bu durum, Türkiye'de özgür basın mücadelesinin zorlu koşullara rağmen devam edeceğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Türkiye'de basına yönelik baskılar artarak devam ediyor. İktidarın medya üzerindeki kontrolü artırma çabası, halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlıyor ve kamuoyunu manipüle etme riskini beraberinde getiriyor. Ancak gazetecilerin kararlı mücadelesi, özgür basının ayakta kalmasını sağlıyor ve gerçeklerin ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor. Bu mücadelenin gelecekte nasıl bir sonuç vereceği ise merak konusu.