
Kekemelik Kader Değil! Erken Terapi ile Kurtulmak Mümkün mü?
Konuşma akıcılığını bozan, ses, hece veya kelime tekrarlarıyla kendini gösteren kekemelik, birçok insanın hayatını olumsuz etkiliyor. Ancak uzmanlar, erken dönemde başlanan terapilerin bu sorunun üstesinden gelmede büyük önem taşıdığını vurguluyor. Peki, kekemelik neden ortaya çıkar ve erken terapi neden bu kadar önemli?
Kekemeliğin Nedenleri: Genetik Yatkınlık mı, Psikolojik Faktörler mi?
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi’nden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Burçin Mutlu, kekemeliğin ortaya çıkışında psikolojik etkenlerin değil, genetik yatkınlığın daha etkili olduğunu belirtiyor. Nörolojik farklılıkların bu duruma yol açtığını anlatan Mutlu, “Yani kekemelik bir korkunun, heyecanın ya da utanmanın sonucu değil. Taklit ederek oluşmaz. Genetik faktörlerin etkili olduğu bu durum, genellikle 2 ila 5 yaş arasında başlar. Toplumda görülme oranı ise yüzde 1 civarındadır, yani her yüz kişiden biri konuşurken kelimelerle mücadele eder” diyor.
Kekemeliğin nedenleri tam olarak anlaşılamamış olsa da, yapılan araştırmalar genetik faktörlerin yanı sıra, beyin yapısı ve işlevlerindeki farklılıkların da rol oynayabileceğini gösteriyor. Ayrıca, çevresel faktörler ve stres de kekemeliği tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.
Erken Müdahalenin Önemi: Kalıcılığı Önlemek Mümkün mü?
Kekemeliğe erken müdahalenin önemine dikkat çeken Mutlu, “Bu sayede kekemeliğin kalıcı hale gelmesini önleniyor. Erken dönemde başlanan kekemeliklerde herhangi bir müdahaleye gerek kalmadan kendiliğinden iyileşme ihtimali yüksek. Ancak en büyük hata, “geçer” diyerek beklemektir çünkü her geçen ay, kalıcılık riskini artırır. Bu nedenle kalıcı olma riski göz ardı edilmemeli. Mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilip yol haritası çizilmeli” şeklinde konuşuyor.
Erken müdahale, çocukların konuşma becerilerini geliştirmelerine ve kekemeliğin olumsuz etkilerini en aza indirmelerine yardımcı olabilir. Terapi sürecinde, çocuklara konuşma teknikleri öğretilirken, aynı zamanda duygusal ve sosyal destek de sağlanır.
Önyargılar ve Toplumsal Bakış Açısı: Kekemeliği Zorlaştıran Faktörler
Dil ve konuşma terapistlerinin kekemeliği yalnızca konuşma akıcılığı üzerinden değil; duygusal, sosyal ve davranışsal etkileriyle birlikte değerlendirdiğini vurgulayan Mutlu, kekeme bireylerin hayatının toplumun bakışları, önyargı ve akran zorbalığı gibi sebeplerle zorlaştığına dikkat çekiyor. Mutlu sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Okullarda alay edilmek, sınıfta söz hakkı verildiğinde gülüşmeler duymak, bir yetişkin olarak iş görüşmesinde cümlelerin yarıda kesilmesi gibi durumlar kekemelikten değil, önyargıdan doğar. Kekemelikle yaşayan bireyler, ‘takıldıkları’ kelimeler yüzünden değil, sabırsız dinleyiciler yüzünden sessizleşir. Oysa kekemeliğin en tehlikeli sonucu konuşamamak değil, konuşmamayı tercih etmektir.”
Bu nedenle, toplumun kekemeliğe karşı bilinçlenmesi ve önyargıların ortadan kaldırılması büyük önem taşıyor. Kekeme bireylere destek olmak, onları cesaretlendirmek ve sabırla dinlemek, onların kendilerine olan güvenlerini artırabilir ve konuşma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.
Kekemelik, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilen bir durum olsa da, erken müdahale ve doğru yaklaşımlarla üstesinden gelinebilir. Unutmayın, kekemelik kader değil, tedavi edilebilir bir durumdur. Erken dönemde uzman bir dil ve konuşma terapistine başvurarak, çocuğunuzun veya kendinizin konuşma becerilerini geliştirmeniz ve daha akıcı bir iletişim kurmanız mümkün.












