
Atatürk'ten Hitler'e Rest! Türkiye'nin 1930'lardaki İnanılmaz Stratejisi
Atatürk'ün hastalığının ilerlediği ve İkinci Dünya Savaşı'nın ayak seslerinin duyulduğu o kritik dönemde, Türkiye'nin geleceği belirsizliklerle doluydu. Ancak Büyük Önder Atatürk, ülkeyi bu fırtınadan korumak için eşsiz bir strateji geliştirdi. Amacı, Türkiye'yi savaşın dışında tutmak ve olası bir saldırıyı caydırmaktı. Bu stratejinin temelinde, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan edindiği derin tecrübeler yatıyordu.
Atatürk'ün Savaş Stratejisi: Düşmanları Azalt, Dostları Artır
Tarihçilerin sıkça vurguladığı gibi, her savaşın temel bir kuralı vardır: Zaferi kolaylaştırmak için düşmanları azaltmak veya tarafsızlaştırmak, dost sayısını ise artırmak. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında bu stratejiyi başarıyla uygulamıştı. İngiliz destekli Yunan kuvvetlerine karşı savaşırken, aynı zamanda Fransa ile anlaşma imzaladı ve Sovyetlerle dostluk kurdu. Bu cephe arkadaşlığı, Türkiye'nin zaferinde önemli rol oynadı. İşte bu tarihi deneyimlere sahip olan Atatürk, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türk dış politikası stratejisini benzer bir eksene oturttu.
Atatürk'ün önderliğinde Türkiye, uluslararası alanda dost ve düşman ayrımını net bir şekilde yaparak cephesini belirledi. Bu sayede, arkasını sağlama alan birlikteliklere öncülük etti ve Hitler gibi liderlerin işbirliği tekliflerinin odağı haline geldi. Atatürk'ün vefatından sonra ise bu stratejide önemli kırılmalar yaşandı.
Peki, Atatürk'ün bu stratejisinin temel taşları nelerdi? İşte o döneme damgasını vuran bazı önemli adımlar:
- Balkan Antantı: 1934 yılında Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan bu antlaşma, Balkanlar'da barışı ve güvenliği sağlamayı amaçlıyordu.
- Montrö Boğazlar Sözleşmesi: 1936 yılında imzalanan bu sözleşme ile Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını geri kazandı.
- Sovyetler Birliği ile İyi İlişkiler: Atatürk, Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurarak Türkiye'nin doğu sınırını güvence altına aldı.
İnönü'nün Dış Politikası: Sol Gösterip Sağ Vurmak
Atatürk'ün vefatından sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'yi savaşın dışında tutmayı başardı. Ancak bu, kolay olmadı. İnönü, bir yandan Müttefiklerle iyi ilişkiler kurarken, diğer yandan Almanya ile de temaslarını sürdürdü. Bu denge politikası, Türkiye'nin savaşın yıkıcı etkilerinden korunmasını sağladı.
İnönü'nün dış politikası, "sol gösterip sağ vurmak" olarak da tanımlanabilir. Bir yandan Müttefiklere yakın durarak onların desteğini alırken, diğer yandan Almanya'yı da kızdırmamaya çalıştı. Bu sayede Türkiye, savaşın sonuna kadar tarafsız kalmayı başardı.
Türkiye'nin 1930'lardaki dış politika stratejisi, Atatürk'ün vizyonu ve İnönü'nün pragmatik yaklaşımı sayesinde başarıya ulaştı. Bu strateji, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan en az zararla çıkmasını sağladı ve ülkenin geleceğine yön verdi.
Atatürk'ün o dönemde izlediği akılcı ve stratejik dış politika, Türkiye'nin bekasını sağlamış ve ülkeyi büyük bir felaketten korumuştur. İnönü'nün de bu politikayı savaş yıllarında başarıyla sürdürmesi, Türkiye'nin geleceği için hayati önem taşımıştır. Bu dönemde izlenen dış politika, günümüz Türkiye'si için de önemli dersler içermektedir.








